top of page

Zenginin Bitmeyen Fakir Edebiyatı

  • Yazarın fotoğrafı: Ayşegül Çallı
    Ayşegül Çallı
  • 20 Ağu 2024
  • 2 dakikada okunur

Kimi kandırıyorsun kardeşim, bal gibi biliyoruz boşuna kafa ütülediğini!


Photo by Lea Kobal on Unsplash

Ne zaman insana karışsam şikayet dinliyorum. Hayat çok pahalı, peynir kaç lira olmuş, ya otopark ücreti, hele ki benzin uf çok pahalı diyor son model havalı arabalara binenler. 


Ne zaman bir müşterim benimle ölümüne pazarlık yapıyor, ne zaman yaptığım zammı didik didik sorgulayıp benden bin bir çabayla indirim koparmaya çalışıyor, sonrasında ortaya çıkıyor ki veremeyecek durumda değil, varlık içinde yaşıyor ama koparabileceği indirim ve fırsatın peşinde.


Aramızda zengin var mı bilmiyorum, ben zengin değilim. Aramızdaki olası zenginler, siz de böyle misiniz? Neden? Böyle böyle kafa ütüleyip, emek tırtıklaya tırtıklaya mı zengin oldunuz? Hep en büyük derdiniz en ucuza getirmek, en beleşe konmak mı oldu? Hep en çok siz mi ağladınız? 


Ya da en uyanık siz misiniz?

Neden kuzum? Neden?


Zamanında ve yerinde soramadığım soruları diziyorum buraya peşi sıra. Çünkü ben lafı zamanında gediğine koyamayan birisiyim. Bunun bir çok sebebi var; nezaket kuralları, yüksek tolere etme kapasitem, olası tartışma ve gerginliklerden kaçınmak. Ama gel gör ki yerinde verilmemiş her cevap, her kelime kafamda megafonla günlerce bas bas bağırır. Yerinde veremediğim cevaplara farklı alternatifler üretip dururum, öyle deseydim, şöyle deseydim. Bıdı bıdı. Sonra kelimeler kendine yer bulup çıkmak ister ve ben yine oturur yazarım. 


Sakin gözüken ben kelimelerimle yazılarda hesap sorarım. Tokadı ben atamam ama belki kelimelerimin gücü karşımdakini sarsıp kendine getirir. Konunun muhatapları çoktan gittiler, haberleri bile olmayacak bu yazılanlardan.


Peki sizce ağlayanın da bildiği salt gerçeği yüzüne yeniden vurmaya gerek var mı? Sen neyi tercih edersin? Yüzüne vurmayı mı, didişmeyi mi, tiyatroyu devam ettirmeyi mi? Ben hiç didişmedim. Hep yoluma baktım. Arkamda bıraktıklarım da kendilerini bulunmaz hint kumaşı sanmaya devam ettiler.

Had bildirmek benim haddime değil ama bazen de uzay zaman kumaşını koca bir çığlıkla yırtasım geliyor.

“Kral Çıplak”


Gerçekte neler olduğunu herkesin bal gibi de görüyor ve biliyor olmasına rağmen neden sessiz kalıyoruz. Bunu toplumsal düzen kurallarına kim işlemiş allasen? Kim işlediyse bana çok sıkı bir gol atmış. 

Bu konu en çok zorlandığım şeylerden birisi bu hayatta. 


Çıplak gerçeği gördüğümde, hiç görmemiş gibi yapamamak.


Takke düştü, kel göründü.


İşte böyle böyle kırsalda yaşamaya karar verdim ben, sahte güruhlardan uzaklaşıp arınırım sandım. Yapmacık nezaketlerin ardına saklanan art niyetleri apaçık görüp de içinde durmaktan bıktığımda göç ettim şehirden köye. 


Fakat kendinde aşamadığın bir mesele olduğunda ve bu mesele senin dersin olduğunda istersen Mars'a git. Deneyimlemen gereken kuyruk gibi peşinden geliyor. Kişiler, roller, yerler değişiyor ama ana konu aynı kalıyor.


Konuyu zenginlerle açtık zenginlerle bitirelim. 


Bu varyemez amcalık nereden geliyor? Aramızda zenginler varsa güzelce anlatıversinler.

Diğer yazılarıma göz atmak isteyenler için;

Comments


Yazı: Blog2 Post
bottom of page